KAMU GÖREVİNDEN ÇIKARMA
DİSİPLİN HUKUKU KAPSAMINDA ETKİLİ
SAVUNMA HAKKI
Kurum içi düzeni korumayı hedefleyen
disiplin hukuku, farklı ve geniş bir
uygulama alanına sahiptir. Disiplin hukuku kimi yönleriyle ceza hukukuyla
benzerlik gösterirken, kendine özgü nitelikleri bakımından farklılık
göstermektedir. Disiplin soruşturması, usulü, savunma hakkı, disiplin cezasının
yargı denetimine tabi olması konuları bu alanda son derece önemlidir.
Disiplin soruşturmasıyla karşı karşıya
kalan kişinin birtakım sahip olduğu haklar, disiplin soruşturması sırasında
kanunda öngörülen hususlara dikkat edilmesi, insan hakları bakımından bir hayli
önemlidir. Bu çalışmada genel olarak disiplin hukukuna ait temel bilgiler ele
alınmakla birlikte soruşturma usulünde ihlal edilmeye oldukça müsait olan savunma
hakkı ele alınacaktır.
Disiplin kavramı,
hukuksal anlamda, istenilmeyen/yanlış olan bir eylemin sonucu olarak uygulanan
yaptırım anlamına gelir.
Kamu
otoritesi açısından disiplin yaptırımlarının gayesi birden fazladır. Danıştay
bir kararında “Disiplin yaptırımlarının
amacı kamu hizmetlerinde sürekli, düzenli ve güvenli yürütülmesini
gerçekleştirmek olduğu kadar devletin saygınlığını korumaktır” şeklinde
ifade ederken Anayasa Mahkemesi, askeri disiplin cezasına ilişkin
kararında, disiplini “…kanunlara,
nizamlara ve âmirlere mutlak bir itaat ve astın ve üstün hukukuna riayet …”
olarak değerlendirmiştir. 657
sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 124. maddesine göre disiplin rejiminin genel
amacı; ‘kamu hizmetlerinin gereği gibi yürütülmesini sağlamak’ tır.
Hukuk
devletinde disiplin cezalarının temel amacı, kurum düzeni ve devlet
saygınlığının korku ve baskı aracılığı ile değil, eğitim ve inanç odaklı olarak
düzeltilerek korunmasıdır.
En yaygın uygulama
alanı devlet memurlarına ilişkin olmakla birlikte, yarı kamusal nitelikli
kuruluşlar ve özel nitelikli teşekküllere kadar geniş bir yelpazede uygulama
alanı bulmaktadır. Bu bağlamda, kamu görevlilerinin meslek ve alanlarına göre
değişiklik gösteren disiplin kuralları olduğu gibi, öğrenciler, tutuklu ve hükümlüler, dernekler, spor
müsabakaları ve özel şirketler için çeşitlilik arz eden disiplin kuralları söz
konusu olmaktadır. Bu çeşitliliğin doğal sonucu ise, disiplin uygulamalarının
birden çok (adli, idari vs.) yargı düzenini ilgilendirmesidir. Örneğin, kamu görevlileri
açısından disiplin işlemlerinin yargısal denetimini idari yargı sağlarken,
dernekler ile üyeleri arasındaki disiplin işlemlerinin yargısal denetimi adli
yargıya tabidir.
DİSİPLİN HUKUKUNA HÂKİM OLAN İLKELER
A.Oranlılık(Ölçülülük)ilkesi:
Disiplin hukuku alanında, disiplin yaptırımı ile disiplin
yaptırımı gerektiren fiil arasında adil bir oran bulunmalıdır. Ölçülülük
ilkesi, AİHM tarafından ifade edilen “demokratik
toplum” ilkesinin karşılığıdır. AİHM, yaptırımın demokratik toplumun gereklerine
uygun olup olmadığı hususunu her somut vakıaya göre özel olarak
değerlendirmektedir.
Danıştay ilgili kararında, Yükseköğretim Kurumları Yönetici,
Öğretim Elemanı ve memurları Disiplin Yönetmeliği’nin 9/h maddesinde “ticaret yapmak” fiilinin cezası olarak
kademe ilerlemesinin durdurulması olarak düzenlendiği halde, aynı yönetmeliğin
11. maddesinde ücretli-ücretsiz özel bir iş görmek, ek görev görmek veya
serbest bir meslek icra etmek meslekten çıkarma cezası gerektiren fiil olarak
öngörülmüş, somut olayda eşi adına işyeri açan öğretim üyesi hakkında
verilen meslekten çıkarma cezasını açık
hata sayarak ve oranlılığa değinerek,
kademe ilerlemesinin durdurulmasını gerektiren ticaret yapma suçundan mahkûm
edilmesi gerektiğini belirterek disiplin cezasını iptal etmiştir.
Danıştay bir başka kararında, orantılılık ilkesini “eylemin ağırlığına göre cezalandırma” olarak tanımlamıştır.
B.Gizlilik İlkesi
Disiplin soruşturması sürecinde esas olan gizliliktir.
Soruşturmanın gizliliği ilkesi, hem idari sırları korumak, hem de delillerin
karartılmasının önüne geçmek bakımından önemlidir. Ceza muhakemesi hukukunda da
soruşturma evresi yazılı ve gizli olara yürütülmektedir. Ancak
gizlilik kuralı, soruşturmanın muhatabı olan memur açısından elbette mutlak
olmayacaktır. Mutlak surette uygulanması savunma hakkını
zedeleyeceğinden Anayasamız ve AİHS’ de yer alan adil yargılanma ilkesine
aykırılık teşkil eder.
C. Çift Disiplin Yaptırımı Uygulama Yasağı
Aynı disiplin eyleminden dolayı iki kez disiplin soruşturması
açılamaz. Hakkında disiplin yaptırımı uygulanan kişiye aynı eyleminden, ceza
yargılaması nihayetinde verilen karardan dolayı yeni bir disiplin soruşturması
açılamaz, yaptırım uygulanamaz. Disiplin yaptırımı gerektiren bir eylemden
dolayısıyla farklı kurumlarca disiplin soruşturması da söz konusu
olabilmektedir. Örneğin Hukuk Fakültesinde çalışan bir öğretim üyesi aynı
zamanda baroya kayıtlı bir avukat ise işlediği tek eylem ile her iki kurumun
düzenini de ihlal etmiş olursa her kurum
kendi kapsamında bir soruşturma yapabilmektedir .
Bir disiplin eyleminin birden fazla yaptırımın konusunu
oluşturması halinde ise daha hafif olan disiplin yaptırımı uygulanmaktadır.
Ceza hukukunda karımıza çıkan fikri içtimayla benzerlik gösteren bir durumdur.
Ayrıca nasıl ki suç ve cezalar kanunla düzenlenmek zorundaysa disiplin suç ve
cezaları da kanunla düzenlenmek zorundadır. Her ne kadar bir yargı birimi
tarafından verilen bir karar mevcut değilse de idarenin yaptığı işlem
cezalandırma amacı taşımaktadır. Kanunilik ilkesinin temel amacı olan keyfiyeti
önlemek baz alındığında hukuk ilkelerince doğru ve yerinde ir düzenleme
yapılmıştır.
D.Savunma Hakkı
Savunma hakkı demokratik düzenin olmazsa olmaz haklarından biridir. Bu hak yalnızca yargı mercileri
önünde değil, disiplin soruşturmaları kapsamında da vazgeçilemez bir haktır.
Anayasa’nın 36. Maddesindeki “hak arama
hürriyeti” içerisinde düzenlenen savunma hakkı ayrıca Anayasanın 129/2
maddesinde de güvence altına alınmıştır.
Savunma hakkı, disiplin cezasının verilmesi anına kadar tüm
aşamalarda ilgilinin bilgi edinme hakkı, talebi reddetme hakkı, kararın iptali için
hukuksal başvuru imkânının olması gibi hakları da kapsamaktadır. Savunma
hakkına saygı hukuk devleti ilkesinin
bir gereği olarak idarenin yükümlülüğüdür . Disiplin
soruşturmasında, karşımıza son
zamanlarda ortaya çıkan önemli bir problem işleme konu belgelerin gizlilik
nedeniyle ilgiliyle paylaşılmamasıdır. Oysa ki ilgili mevzuatlarda da
açıkça geçtiği üzere kişi tüm bu
belgeleri inceleme hakkına sahiptir.
T.C DANIŞTAY
16.Daire
Esas: 2015/ 10952
Karar: 2015 / 1795
Karar Tarihi:
16.04.2015
Dosyanın incelenmesinden, davacının görevine son verilmesine
ilişkin işlemin dayanağı soruşturma raporunun, ...... gerek işlemin tesisi
aşamasında, gerekse yargılama aşamasında incelettirilmediği, dava konusu
işlemin hukuka uygunluğunun denetiminde ise soruşturma raporunda yer verilen
hususlara değinildiği anlaşıldığından, mahkeme kararında hukuka uyarlık
bulunmamaktadır. Bu durumda, makul bir süre verilmek suretiyle, davacıya
hakkında düzenlenen soruşturma raporu ile eklerini incelemesi ve istemi halinde
raporla ilgili görüşlerini dosyaya sunması olanağı sağlandıktan sonra işin
esası hakkında yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.
657 Sayılı Devlet
Memurları Kanunu
Madde 129 – (Değişik: 12/5/1982 -
2670/35 md.) Yüksek disiplin kurulları kendilerine intikal eden dosyaların
incelenmesinde, gerekli gördükleri takdirde, ilgilinin özlük dosyasını ve her
nevi evrakı incelemeye, ilgili kurumlardan bilgi almaya, yeminli tanık ve
bilirkişi dinlemeye veya niyabeten dinletmeye, mahallen keşif yapmaya veya
yaptırmaya yetkilidirler.
Karar Sayısı:
KHK/682 |
Savunma hakkı
MADDE 31 – (1) Disiplin amirleri veya disiplin kurulları tarafından
savunma alınmadan disiplin cezası verilemez.
(2) Disiplin amirince veya yetkili disiplin kurulu başkanı ya da
görevlendireceği kurul üyelerinden biri tarafından ilgiliden savunma istenir.
Savunma için verilen süre yedi günden az olamaz. Süresi içinde savunmasını
yapmayan personel, savunma hakkından vazgeçmiş sayılır.
(3) Hakkında disiplin soruşturması yapılan personel, ikinci fıkra
gereğince kendisinden savunma istenmesinden itibaren soruşturma evrakını
inceleme hakkına sahiptir.
(4) Hakkında
meslekten çıkarma cezası veya Devlet memurluğundan çıkarma cezası istenen
personel, soruşturma evrakını incelemeye, tanık dinletmeye, disiplin kurulunda
sözlü veya yazılı olarak kendisi veya vekili vasıtasıyla savunma yapma hakkına
sahiptir.
İdari işleme konu tüm
belgelerin ilgili kişi tarafından incelenebilmesi adil yargılanma hakkının da
bir parçasıdır. Soruşturmanın
gizliliği sağlanmaya çalışırken adil yargılanma hakkını kısıtlayacak derecede
hakkında soruşturma açılan kamu görevlisinin bilgi ve belgeleri incelemesine
olanak tanınmaması Anayasa'nın 36. maddesinin (hak arama hürriyeti) ve Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinin (adil yargılanma hakkı) ihlalini
doğurur. Bu durum hukuk devleti ilkesi çelişir.
Nitekim Danıştay, “… davacılara dava
konusu işlemin dayanağı olan her türlü bilgi ve belgeyi, bu bağlamda disiplin
soruşturma raporlarını istemleri halinde inceleyebilme olanağının tanınmasının
hukuk devletinin, adil yargılanma hakkının ve İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun
20. maddesinin gereği olduğu, davacının istemesine karşın soruşturma raporu
incelettirilmeden karar verilmesinde hukuka uyarlık bulunmadığı…” sonucuna
varmıştır.
İYUK Madde 20
1.(Değişik birinci cümle:
18/6/2014-6545/17 md.) Danıştay, bölge idare mahkemeleri ile idare ve vergi
mahkemeleri, bakmakta oldukları davalara ait her türlü incelemeyi kendiliğinden
yapar. Mahkemeler belirlenen süre içinde lüzum gördükleri evrakın
gönderilmesini ve her türlü bilgilerin verilmesini taraflardan ve ilgili diğer
yerlerden isteyebilirler. Bu husustaki kararların, ilgililerce, süresi içinde
yerine getirilmesi mecburidir. Haklı sebeplerin bulunması halinde bu süre, bir
defaya mahsus olmak üzere uzatılabilir.
2.Taraflardan biri ara kararının
icaplarını yerine getirmediği takdirde, bu durumun verilecek karar üzerindeki
etkisi mahkemece önceden takdir edilir ve ara kararında bu husus ayrıca
belirtilir.
3.Ancak, istenen bilgi ve belgeler Devletin güvenliğine veya
yüksek menfaatlerine veya Devletin güvenliği ve yüksek menfaatleriyle birlikte
yabancı devletlere de ilişkin ise, Cumhurbaşkanı ya da ilgili Cumhurbaşkanı
yardımcısı veya bakan, gerekçesini bildirmek suretiyle, söz konusu bilgi ve belgeleri
vermeyebilir. (Ek Cümle: 10/6/1994-4001/10 md.) Verilmeyen bilgi ve belgelere
dayanılarak ileri sürülen savunmaya göre karar verilemez.
Savunma hakkı, iddia edilen eylemlere ilişkin her noktayı kapsamaktadır..İsnat edilen
disiplin suçunun ilgiliye açıkça ve yazılı bir biçimde bildirilmesi şarttır.
İlgili kişinin neye ilişkin savunma yapacağını bilmesi gerekir. Ne yazık ki
yine son dönemlerde karşılaştığımız önemli problemlerin içinde bu konu
yoğunluktadır. İlgili kişilere yeterli açıklama yapılmamaktadır. Mevzuatta
öngörülen bu şekil zorunluluğu yalnızca usulen yerine getirilmekte esasa etki
edecek şekilde bildirimler yapılmamaktadır.
Danıştay 12. Dairesi, T. 23.03.2011, E.
2008/7024, K. 2011/1314: "Disiplin
cezasıyla cezalandırılması için hakkında soruşturma açılan kamu görevlisinin
savunması alınırken disiplin suçunu oluşturan eylemi açık bir şekilde
belirlenmeli, disiplin suçu oluşturan eyleminin hangi disiplin kurallarını
ihlal ettiği ortaya konulmalıdır’ diyerek bu durumu açıklamıştır.
Devlet Memurları Kanunu’na (madde
130/2) göre savunmanın usulüne uygun olabilmesi için bildirimin yapıldığı
tarihten itibaren en az 7 gün savunma süresi verilmelidir. Hakkında soruşturma
yapılan kişinin belirlenen süre içerisinde savunma yapamaması halinde – haklı
bir nedeni varsa- savunma hakkını kullanmak amacı ile ek süre tanınmalıdır.
Disiplin soruşturması sırasında ve disiplin yaptırımının uygulanması sırasında
memura hukuki güvenceler sağlanmalıdır.
İdari işlemlerde karşılaştığımız bir diğer problem ise idarenin
işlemlerini yaparken gerekçe göstermek zorunda olmayışıdır.
Gerekçe hususu idari işlemin sebep unsuru ile yakından
ilişkilidir. İdare gerekçe göstermese bile kendisini idari işlem yapmaya iten
sebebi göstermek zorundadır. İYUK madde20’de Danıştay’a verilen re’sen inceleme
yetkisi gereği yargılama sırasında Danıştay gerekçe gösterilmesini talep
edebilecektir.
Ülkemizde idari işlemlerin gerekçeli olması
gerektiğine ilişkin genel bir gerekçe
yükümlülüğü bulunmamaktadır. Buna karşın bir takım kanun ve düzenleyici işlemlerde idari işlemin
gerekçeli olarak yapılması zorunluluğu düzenlenmiştir. Örneğin; Rekabetin Korunması Hakkında Kanun
m.52, Kamu İhale Kanunu m.40, Gümrük Kanunu m.6, Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu Teşkilat Yönetmeliği m.5, Evlendirme Yönetmeliği m.23, Basın Kartları
Yönetmeliği m.39 gibi.
Ülkemizdeki
bu düzenlemeye karşın Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin 28 Eylül 1977 tarihli
77/31 sayılı ”İdari İşlemlerin Karşısında
Bireyin Korunması Hakkında Karar”ın IV. İlkesinde “ilgilinin haklarına, özgürlüklerine veya çıkarlarına değinen bir idari
işlem söz konusu olunca, bunun bir gerekçeye dayandırılması-özellikle muhtemel
bir itiraza olanak vermek için- temel öğedir” şeklide bir düzenlemeye
gidilmiştir.
İdarenin,
kamu gücü kullanarak ve tek taraflı olarak yaptığı kesin ve yürütülmesi zorunlu
işlemler olan idari işlemlerin yetki, sebep, şekil, konu ve maksat olmak
üzere bu 5 unsurda bir sakatlık olması işlemi sakatlar.
KİŞİNİN KAMU GÖREVİNDEN ÇIKARTILMASI KARARINA
KARŞI İDARİ DAVA YOLUNA BAŞVURULMASI GEREKİP AÇILACAK DAVANIN HER İŞLEM VE BİREY AÇISINDAN AYRI
AYRI DEĞERLENDİRİLMESİ GEREKMEKTEDİR.