ÖRGÜTLÜ SUÇLAR

ÖRGÜTLÜ SUÇLAR

  1. Bir suçun varlığı incelenirken suçun tüm unsurları bakımından değerlendirilmesi gerekmektedir. Yani suçun maddi unsurları, manevi unsurları, hukuka aykırılık unsurları, nitelikli halleri, kusurun varlığı-yokluğu, suçun özel görünüş biçimleri alt unsurları ile birlikte tek tek ele alınmalıdır. ,ÖRGÜT KURUCUSU, YÖNETİCİSİ VEYA ÜYESİ OLMA SUÇUNUN OLUŞMASI İÇİN KİŞİNİN ÖRGÜTÜN AMAÇLARINI BİLMESİ VE İSTEMESİ GEREKİR. ÖRGÜTÜN BU SUÇLARI İŞLEME AMACINDAN HABERSİZ KİŞİLERİN BİR ŞEKİLDE BU ÖRGÜT İLE TEMASTA BULUNMUŞ OLMALARI BU SUÇLARIN OLUŞMASI İÇİN YETERLİ DEĞİLDİR. BUNUN SOMUT DELİLLERLE İSPATLANMASI, DOLAYISIYLA ÖRGÜT ŞEMASI VE HİYERARŞİK YAPISININ TESPİT EDİLMESİ VE HAKKINDA SUÇ İSNAT EDİLEN KİŞİLERİN ÖRGÜTÜN HİYERARŞİK YAPISI İÇİNDEKİ KONUMLARININ YASAL VE HUKUKİ DELİLLERLE İSPAT EDİLMESİ GEREKMEKTEDİR. Anayasa’nın 38. maddesinde düzenlenen Mahkeme kararı ile suçlu bulununcaya kadar herkesin suçsuz olduğuna ilişkin “Şüpheden sanık yararlanır” ve cezaların şahsiliği ilkesi ceza hukukunun temel prensibidir. Bu husus Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun yerleşik içtihatlarında da açıkça belirtilmiştir. Buna göre Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 28.9.2010 tarihlive 2010/5-109 Esas -2010/177 Karar sayılı kararında“Ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan "kuşkudan sanık yararlanır" kuralı uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkumiyeti, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan olası kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O halde ceza yargılamasında mahkumiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçilebilmesinin başka bir yolu da bulunmamaktadır.” şeklinde izah edilmiştir.Buna göre, bir kişinin terör örgütü üyesi olarak kabul edilebilmesi için belli şartlar gerekir; terör örgütünün hiyerarşik yapısına dâhil olmak; örgütün faaliyetleri kapsamında üstünden emir alıp tereddütsüz uygulamaktır. Fail emir aldığı kişinin örgüt üyesi veya yöneticisi olduğunu, bu kişin emir ve talimatı örgüt adına verdiğini bilir ve bu emri de örgüt adına yerine getirir.Silahlı terör örgütüne özgeçmiş raporu vermek; fail bir silahlı terör örgütüne kendisini tanıtan ve önceki faaliyetlerini içeren bir özgeçmiş vermiş ise, hele bu özgeçmiş fotoğraflı ise bu kişinin bu örgüte bilerek isteyerek katılma iradesini beyan etmiş kabul edilir artık o örgütün üyesidir. Terör örgütlerince düzenlenen yasa dışı siyasi ve askeri eğitimlere katılmak, silah ve patlayıcı eğitimi almak; fail bir silahlı terör örgütünün illegal ve gizli olan bir eğitim kursuna katılmışsa burada siyasi ve askeri eğitim almışsa artık örgütün üyesi sayılır. Terör örgütlerince çoğunluğu yasa dışı olan çeşitli eylem ve faaliyetlerine katılmak; bu aşamaya kadar sayılanlar doğrudan örgüt üyeliğine karine sayılır ve başka şeye bakılmaz. Ancak burada failin katıldığı eylemler küçük çaplı eylemlerdir. Hatta bazen suç teşkil etmeyebilir. Buraya daha çok 3713 sayılı yasanın 7. Maddesinde düzenlenen “örgüt adına suç işleme” ve “örgüte yardım yardım” fiilleri girer.Mesela fail örgütün düzenlediği bir gösteriye katılırsa ve slogan atarsa örgüt adına suç işlemiş olur. Fail örgüt üyesi olduğunu bildiği kişilere yiyecek veya giyecek yardımında bulunmak gibi suç teşkil etmeyen bir eylemde bulunursa örgüte yardım suçunu işlemiş olur. Fakat fail örgüt tarafından düzenlenen eylemlere sürekli ve düzenli olarak katılıyorsa, eylemlerde aktif olarak rol alıyorsa, ya da sürekli olarak örgüt üyelerine yardım ediyor ve bunu uzun süre devam ettiriyorsa artık eylemler örgüte üyelik olarak değerlendirilir. Failin eylemlerinin sürekliliği ve çeşitliliği sebebiyle artık örgüt üyesi kabul edilir.  Bu fiillerin hiçbiri içeriğinde cebir şiddet ve zor kullanma içermemektedir.  Kast; herkesin bildiği gibi bilmek ve istemektir. FAİLİN ÖRGÜTE ÜYELİK SUÇUNU İŞLEMESİ İÇİN KASTEN HAREKET ETMESİ,SUÇ ÖRGÜTÜ OLDUĞUNU BİLMESİ VE BİLİNÇLE YUKARIDA İZAH EDİLDİĞİ ŞEKİLDE HAREKET ETMESİ GEREKİR.-Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi'nin 2017/....Esas 2017/.... Karar Numaralı kararında ''Silahlı Terör Örgütü Üyeliği suçunda kişinin rızası ile örgütün hiyerarşik yapısına dahil olup, örgüt üyesi, örgütle organik bağ kurmak suretiyle faaliyetlerine katılmalıdır. Silahlı Terör Örgütüne üye olmak için yöneticilerin birisinin rızasına gerek yoktur. Organik bağ canlı, geçişgen, etken faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup üyeliğin en önemli unsurudur. Sadece örgüte sempati duymak ve sempati aşamasında kalan davranışlarda ya da eylemlerde bulunmak, örgüt üyeliği suçunu oluşturmayıp failin eylemlerinde SÜREKLİLİK, ÇEŞİTLİLİK, YOĞUNLUK VARSA ÖRGÜT ÜYESİ OLDUĞU KABUL EDİLİR. Terör örgütlerinin yapılanması genelde farklıdır. Kimi terör örgütleri TİM sistemini, kimi terör örgütleri ise HÜCRE tipi yapılanmayı benimsediklerinden, örgüt üyeliğinin her terör örgütünün yapısına göre ayrı ayrı belirlenmesi gerekir. Bu bağlamda örgüt üyeliğinin her olayda ayrı ayrı tartışılarak failin terör örgütüne katılma iradesinin bulunup bulunmadığının saptanması, bu irade var ise örgütün hiyerarşik yapısına dahil olunan noktada suçun oluştuğunun kabul edilmesi gerekir… ‘’ Şeklinde karar verilmiştir.Suç tarihinin tespitinden sonra failin örgütün amaçlarını bilerek, suçu işleme amacını bilmesi, istemesi gerekir. Örgütün bu suçları işleme amacından habersiz kişilerin bir şekilde bu örgüt ile temasta bulunmuş olmaları bu suçların oluşması için yeterli değildir. Yargıtay'ın 2017/..... Esas 2017/.... Karar numaralı kararında ''-Örgüt üyesi örgüt amacını benimseyen-örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir. Örgüt üyeliği, örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup, üyeliğin en önemli unsudur. Örgüte yardımda veya örgüt adına suç işlemede de, örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır. Ancak örgüt üyeliğini belirlemede ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dahilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir. Silahlı örgüte üyelik suçunun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulması ve kural olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluluk gerektiren eylem ve faaliyetleri bulunması aranmaktadır.Örgüt üyesinin ve örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, onun bir parçası olmayı istemesi, katılma iradesini devamlılık arz etmesi gerekir. Örgüte üye olan kimse, bir örgüte girerken örgütün kanunu suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgüt olduğunu bilerek üye olmak kastı ve iradesiyle hareket etmelidir. Silahlı terör örgütü üyesi, örgütün amaçlarını benimsemiş olup, örgüt bütünlüğü içerisinde ve hiyerarşik yapıya dahil olarak örgüt tarafından verilen görevleri her zaman için yerine getirmeye hazır vaziyette bekleyen, kendi iradesiyle hareket etmeyip örgüt iradesini benimsemiş ve bunu kendi iradesinin önüne geçirmiş olan kişidir. Örgüt üyesi ile örgüt arasında organik bir bağın bulunması ve üyenin faaliyetlere katılması gerekmektedir. Örgüte sadece sempati ile bakılması örgüt üyeliği için yeterli olmayacaktır. Faaliyetler değişik şekillerde ve görünümlerde olabilecektir. Örgüt üyesi her zaman için kendisini emir ve talimat almaya hazır hisseden, sorgulamadan hareket eden kişidir. Bilindiği üzere  terör örgütüne üyelik suçunun oluşabilmesi bakımından üyeyle örgüt arasında organik bir bağın bulunması ve kural olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk arz eden eylem ve faaliyetlerin bulunması gerekmekle birlikte bazı durumlarda olayın niteliği, işleniş şekli, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, eylemin gerçekleştiği yer, zaman ve şartlar ile sanığın dış dünyaya yansıyan davranışları dikkate alındığında kural olarak belirtilen süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk özellikleri olmasa dahi sadece örgüt üyeleri tarafından işlenebilecek olan suçu işleyen sanıkların bu nedenle tek bir fiille dahi olsa örgüt üyesi kabul edilmesi mümkün olabilecektir.Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada; "suçsuzluk" ya da "masumiyet karinesi" olarak da adlandırılan "şüpheden sanık yararlanır" ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkumiyetine karar verilebilmesi bakımından gözönünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikle ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp diğer kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı ve hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkân vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.